SOFİ AHMET'İN KULAKLARI ÇINLASIN / Köşe Yazısı - ANCUZÎ

8.09.2023 20:46:09
ANCUZÎ

ANCUZÎ

SOFİ AHMET’İN KULAKLARI ÇINLASIN

 
Yıl doksanların ikinci yarısı… 
 
İmam Hatipler zamanın askerlerinin, bilumum Batı uşaklarının, Gestapoların, Stockholm Sendromuna müptela olanların hedef tahtasında. 
 
Adamların “bin yıl sürecek”  diye tafra attığı 28 Şubat süreci. Katsayı uygulaması gelmiş, İmam Hatiplere üniversite kapıları kapatılmış, başörtülülere cadı avının uygulandığı yıllar. İmam Hatiplerin öğrencisizlikten dolayı kapanmakla yüzyüze kaldığı yıllar.
 
Ve çocuklarının geleceği adına birçok ailenin bu okullardan vebadan kaçar gibi kaçtıkları yıllar.
 
Ahmet Abimiz inşaatçılık işiyle meşgul bu dönemde. Öğrencileri var lise okuması gereken. “Ben çocuklarımı İmam Hatip'e göndereceğim” diyor. Tabi bunu duyan konu komşu Ahmet Abi’ye algı ve manipülasyon yöntemlerinin âlâsını uyguluyor. Köşeye sıkıştırıyor. Envai çeşit psikolojik tehdit uyguluyor. Amerikalı psikologlara taş çıkatırcasına. İmam Hatib’e çocuklarını göndermemesi için…
 
Millet inatçı, Ahmet Abi daha da inatçı…”İmam Hatipler kapanmasın” diye lise çağındaki çocuklarını bu okula gönderiyor. Can’larını siper ediyor adeta bu okullara.
 
Dün, İmam Hatip Okulları bu halkın derisi, infağı, alın teri, göz nuru ile inşa edildi. 
 
Evdeki odundan, sofradaki lokmadan, yeri geldiğinde ciğerparelerimizin geleceğinden kısarak hayat buldu bu okullar… Dernekler, vakıflar kuruldu. Bu okullarımızdaki körpelerimiz üşümesin, başlarını sokacakları bir yerleri olsun diye. 
 
Ev ekmeği (nane tire) ile yağda salça kızartmasına az talim etmedik o dönem… Bir zeytini üç ısırıkla yememenin babadan dayak yeme nedeni olduğu günlerdi. Sana yağının kahvaltının lüksü olduğu yıllar…
 
Sabah namazında derslerin başladığına şahitlik ettik. Yatsı namazına kadar devam etmesine… Ders yapılacak sınıf bulamadık zaman zaman… Hiç şikâyet etmedik ama. Kin tutmadık ayaklarımıza çelme takanlara. Tabi yüzümüze tokat atanlara diğer tarafımızı da çevirmedik. Dik durmaya çalıştık, dizlerimizde derman kalmasa da.
 
Ve hamd olsun bütün kıtlıklara, yokluklara rağmen ülkenin birçok kurumunda, konumunda söz sahibi, erdemli, ümmetin adamı ahlaklı bir nesil yetişti. Dava adamı yetişti. Bilim adamı yetişti. 
 
Umut oldu coğrafyamıza.
 
Gün oldu devran döndü. Ancuzi’ye sorsanız şu an bulunduğum şehirde kaç tane İmam Hatip Lisesi, kaç tane İmam Hatip Ortaokulu olduğunu sayamayacak kadar çok okulumuz oldu. Çok binamız… Çokça öğrencimiz. Buna paralel olarak çokça derneğimiz, vakfımız oldu.
 
Ama ne oldu ise bundan sonra oldu. 
 
Bu okullardaki alet edevatın, araç gerecin artması ile okulun kalitesinin artması arasında garip bir paralellik kurduk. Okulun akademik başarısını erdemli insan yetiştirmenin ölçüsü olarak gördük. Arapça eğitimini öteledik, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v)  hayatını anlatan dersi es geçtik. Tıka basa matematik anlattık, tıka basa fen anlattık. Ümmete adam yetiştirmek için. (!)
 
Dava adamı yetiştirmek için tıka basa bilgi ezberlettik. Ezberletiyoruz.
 
Ama olmadı. Olmuyor. Birilerinin şunu anlaması lazım artık. 
 
İmam Hatip misyonunu akademik başarı misyonunun önüne geçirmeden, öğrencinin Allah’la arasını düzeltecek bir atmosfer oluşturmadan, ahlakı, karakteri mevki makamın üstüne koymadan ne uhrevi ne de dünyevi alanda bir milim ileri gitmeyiz. Gidemeyiz.
 
Kerli ferli kodamanların bir arada olduğu bir ortamda adam tutmuş, okulun çöp kovasıyla meşgul ediyor gündemi, binasının boyası badanası ile tafra atıyor. Millete hava atıyor. 
 
Hayır yani İmam Hatip okullarının çöp kovasına ihtiyacı yok, boya badana yapılmasına gerek yok demiyoruz. Tabi ki bu eksiklerin tedarik edilmesi lazım. 
 
Mesele şu: Sahi bu okullarımız asıl misyonlarına ne kadar sahip çıkıyor?
 
Biz bu okullarımızın asıl misyonları için ne yapıyoruz?
 
Kaç tane öğrencimiz bu okullarımıza geldikten sonra namaza niyaza başladı. Sigara alışkanlığını bıraktı. İslam davasına omuz vermeye, ümmetin dertleri ile dertlenmeye başladı.Filistin için gözyaşı dökmeye başladı. Kaç tanesi Bosna’yı ziyaret etme düşüncesine sahip oldu. Kaç tanesinin koltuğunun Aliya ’nın kitapları var?
 
Hesap ortada. Halep orada ise arşın burada. 
 
Bana sınavla öğrenci alan okulların yaygınlaşmasından, okul sayısının artmasının yarattığı kalite probleminden bahsetmeyin. Yapacaksak şu çuvaldızı önce bir kendimize batıralım. Eleştiri yapacaksak lütfen aynaya bakarak yapalım.
 
Bırakın dün Sofi Ahmet'in alicenaplığını göstermeyi, bugün içinde nerede ise boğulma aşamasına geldiğimiz imkânların şükrünü eda etmeye bile ne mecalimiz kalmış ne de ufkumuz. 
 
Utanılacak bir hal bu hal…
 
İmam Hatipler, İslam dünyasının geleceğidir. Bu kurumların yeniden asıl misyonlarına sahip çıkması, aslına dönmesi, toplumun özüne dönmesidir. Batılın zail olmasıdır. Hakkın galibiyeti… 
 
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin”  buyururken, unutmayalım ki sorumluluk bilinci gelişen, ahlaki erdemlerine sahip çıkan, ibadetlerini hakkıyla ifa eden, sabah namazını kaçırmayan bir neslin üniversiteye, iyi bir bölüme yerleşme problemi olmayacaktır. Olsa bile adamlığına zeval gelmeyecektir. Kıtlık zamanı bu, sahih adamlara çokça ihtiyacın olduğu bir zaman.
Bu yazı toplam 1439 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Genç Diriliş Dergisi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.