“HİÇ ŞÜPHESİZ BATIL SÜREKLİ YOK OLUCUDUR” / Köşe Yazısı - Akif Akman

 

Rahmetli Mehmed Akif'in Çanakkale Şehitleri'ne yazdığı bu mısralar bugün Filistin için de ne kadar da birebir örtüşüyor.

 

Kısa süreli esir takası için yapılan ateşkes bittiği gibi nasıl da tekrar bombalamaya başladı ufacık bir kara parçasını! Nasıl da çocuk ve kadınları öldürmeye, mabetleri yok etmeye hevesli Batıl cephesi. Hastahane bombalamaya, önüne çıkan her şeyi ama her şeyi yok etmeye…

 

 

 

Tarihte o kadar çok örneği var ki. Selahattin’i onlar unutmadı biz ise hiç unutmadık. Sonra Nurettin Zengi'yi… Mohaç'ı… Tarık bin Ziyad'ı…Ve son yirmi senede Türkiye’de yaşadıkları hezimeti. Yıllarca kurup tezgâhladıkları bütün ayak oyunlarının tuzla buz olması. 

 

Biz, son yüz yıldır adeta fetret dönemini yaşayan İslam dünyasının yeniden diriliş sürecine girdiği kanaatindeyiz. Dün kaybettiğimiz mevzileri tek tek yeniden ele geçirdiğimiz-geçireceğimiz düşüncesindeyiz. Karabağ, Kıbrıs son zamanlarda yaşadığımız iki somut örnek. Suriye ve Irak'ta atılan adımların çok daha ileri adımların birer provası olduğu düşüncesindeyiz. Libya hakeza… Katar aynı şekilde.

 

Bir direniş cephesi oluştu ve bu cephe günden güne güçlenmektedir

 

Direniş cephesinin önemli kalelerinden biri de Filistin’dir. Bu cephede 7 Ekim'den beri bir destan yazılmakta. Buzdan efsane eridi. Çöktü. Baksanıza aslanların esir takasındaki vakarına, Müslüman asaletine, düşmanın bütün alçaklığına karşı esirler konusunda İslamî ölçülere gösterdikleri dikkate. Nezakete… Siyonist esirlerin kalplerinde yarattıkları etkiye.

 

Nerede ise bütün dünya güçleri bir araya gelmesine rağmen ve Mehmed Akif'in de vurguladığı üzere ufacık bir kara parçasına bütün güçleri ile saldırmalarına rağmen nasıl da mütevazi imkanlarla mücadele eden mücahitler karşısında darmadağın oldular.

 

Kudüs yeni Selahattinler beklemekte.

 

Burada mesele tam da şu: Selahattin’i fethe teşvik eden marangozun duruşu ve gayreti lazım bize. Her birimizin, her meslek erbabının bu diriliş meşalesinin bir tarafından tutması, bir tarafına emek vermesidir bize lazım olan. Bilinen hayat ilkesidir: Ancak uygun şartlar ve koşullar oluştuğunda Sünnetullahın gereği yerine gelir. 

 

Kudüs’le ilgili elimizdeki en önemli silah hâlihazırda boykottur. Boykot silahını en iyi şekilde sahiplenir, düşmanın mevzisine cephane taşıyan kanalları kapatır, üstüne kum atarsak, o zaman yeni Selahattinlerin de yolunu açmış oluruz. Selahattin’i ancak elinden geleni ardına koymayan, kitlesel olarak ana hedefe odaklanan, köklerine sahip çıkan toplumlar hak eder. 

 

Vaad Allah'ın vaadidir:

 

De ki: "(Artık) Hakk geldi, bâtıl zail oldu. Hiç şüphesiz bâtıl sürekli yok olucudur. (Çünkü Hakk gelince bâtıl batacak, Güneş doğunca karanlık kaybolacaktır.)" Ve yine de ki: “Değişmeyen gerçek geldi, sahte ve tutarsız olan amaçsız ve anlamsız olan her şey de yıkılıp gitti. -İsra Suresi-