MERAKLISINA / Köşe Yazısı - Nazlı Şahin

14.05.2025 16:26:53
Nazlı Şahin

Nazlı Şahin

 Öncelikle, bu yazıyı meraklı olmayanlar okumasın. Böyle bir durum mümkün mü? Bu cümle şöyle bir şeye benziyor “Eğer konuşuyorsanız okuyunuz.” Zaten -fiziksel engeli olanlar hariç- konuşmayan var mı? Yok elbette.

 Merak üzerinde düşünürsek meraklı olmayan insan da yoktur. Bunu da günlük hayatımızda çok rahat bir şekilde görebiliriz. İlginç bir haberde ne olduğunu, neden olduğunu, nerede olduğunu merak ederiz. Yanımızda sessiz sessiz konuşan insanların ne konuştuklarını merak ederiz. Birbirimizin hayatlarını veya piyasaya çıkmış herhangi yeni bir ürünü, akşamki yemeği merak ederiz.

 

 Bu örneklerden sonra kısa bir tanımını yapacak olursak; merak bir şeyi hakkında öğrenme isteği diyebiliriz.

Peki böyle bir içsel isteğin insana verilmesinin sebebi nedir? Bu sorunun cevabını ayetlerden alabiliriz. Ayetler bizi hep yaratılışımız üzerine, dünyadaki mükemmel düzen üzerine düşünmemizi istiyor. 

Bilim insanları veya araştırmacılar da böyle yapmıştır. Onlar direkt bu meraklarını madde üzerine yönlendirmiştir. Bir arı nasıl uçuyor diye merak edip biz nasıl uçabiliriz veya bir Mısır Piramidi boyunu bulmak isteyip kendi gölgesinden ve onun gölgesinden piramidin boyunu bulmak veya bir hastalık neden ortaya çıktı, nasıl engelleyebileceğini düşünüp ilaç bulmak. Daha da önemlisi, bu dünya nedir? Neden buradayız? gibi yaratılışa dair temel soruları sormamıza vesile olur. 

 

Bunun üzerine düşünülürse merak duygumuzun önemi daha da iyi anlaşılabilir. İnsanın merak duygusunu sabır kuvvetine benzetirim. Bediüzzaman Said Nursi, sabır kuvvetini şöyle açıklar; gün içerisinde ona yetecek kadar sabır kuvveti ona verilir ama insan onu geçmiş gelecek kaygılarını düşünerek tüketir ve o sabır kuvveti ona yetmez şikayete başlar

Merak duygusu da biraz böyle bence.Eğer insan meraklı bir varlık ise o zaman kitap okumaya, hadis okumaya, kuran okumaya, ders çalışırken öğrendiği yeni bilgilere, canlıları veya yemek yapmayı merak etmesi ve öğrenmek istemesi gerekir.

 Hayatımızda görebileceğimiz üzere modern çağın insandaki merak duygusunu tükettiğini görebiliriz. Modern çağdan kastımız teknolojinin gelişmesi ve insanı her yönden kuşatmasıdır. Sabah kalkar kalkmaz ne olmuş ne bitmiş diye telefona bakıyoruz sonra arkadaşlarımızın ne yaptıklarını merak edip storylerine bakıyoruz oradan reels ya da shortsları kaydırıyoruz ve daha birçok haber, tartışmaya maruz bırakıyoruz kendimizi. O platformlardan çıktıktan sonra artık başka bir şey üzerine düşünmek veya merak etmek istemiyoruz. Benim bildiklerim ve gördüklerim bana yeter diyoruz, bilgiye doyuyoruz ama faydasız bilgiye.

 

Bundan dolayı da merak etmek, öğrenmek ve onu hayatımıza geçirme sırasında daha en başta merak etmediğimiz için kendimizi yeni bir şey öğrenmekten mahrum bırakıyoruz. Bu durum ise kendimizi, insanı, dünyayı tanımamıza engel oluyor. Yeryüzünde fazlasıyla hayret edilecek şey varken bu öğrenme ihtiyacımızı sosyal medya, haberler ve faydasız bilgilerle gidermeye çalışmamız doğru olan değil. Peygamberimizin (sav) Allah'a "Faydası olmayan ilimden sana sığınırım." duasını bir de bu noktadan düşünelim. Bu merak etme ve öğrenme duygusunu verildiği sebep üzerine kullanırsak bunun bizi tatmin ettiğini görebileceğiz.

Bu yazı toplam 1129 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Genç Diriliş Dergisi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.