GÜNEŞ BATMAYAN DAVA: BÜYÜK DOĞU DERGİSİ / Köşe Yazısı - Genç Diriliş

12.04.2025 19:06:33
Genç Diriliş

Genç Diriliş


Büyük Doğu;17 Eylül 1943’ten başlayarak çeşitli aralıklarla 5 Haziran 1978’e kadar yayınlanan fikri,edebi,siyasi ve dini muhtevaya sahip bir dergidir. 17 Eylül 1943 günü ilk sayısını yayınlandığında Türkiye’nin ilk “İslami ”duruşa sahip dergisi olmuştur.


Sahibi ve başyazarı Necip Fazıl Kısakürek’tir. Aynı zamanda dergi yazarları kendilerini “Büyük Doğucular” olarak adlandırmışlardır. Dergi İslami bir bakış açısına sahiptir. Büyük Doğu dergisi; başlangıçta, birçoğu Necip Fazıl’ın yakın arkadaşı olan ve dönemin entelektüellerini kadrosunda barındıran bir dergiydi. İlk dönem Büyük Doğucularda; Sait Faik, Özdemir Asaf, Oktay Akbal ve Salih Murad Uzdilek gibi isimler yer almıştır. Necip Fazıl’ın yönetiminde çıkan Büyük Doğu dergisi dönemin iktidarına muhalif bir tutum sergilemesiyle de döneminde oldukça ses getirmiştir. Büyük Doğu, 1940- 1980 arası dönemde, İslamcı düşünce ekolü olma özelliğini taşımıştır. İslami düşünceye yakın duran birçok kişi, siyaset insanı ve aydınını etkilemiştir. Dergi aynı zamanda Necip Fazıl’ın kurduğu ‘Büyük Doğu Hareketi’düşünce sisteminin de adı olmuştur. Necip Fazıl Kısakürek, daha önce yayımladığı 17 sayıya sahip haftalık fikir, sanat ve edebiyat dergisi olan ‘Ağaç’dergisinden sonra II. Dünya Savaşı’nın en buhranlı zamanında daha çok siyasî ağırlığı olan yeni bir dergi çıkarır. İstanbul’da ilk sayısı 17 Eylül 1943’te çıkan Büyük Doğu, otuz beş yıl süreyle zaman zaman kapatılarak ve her defasında birinci sayıdan başlamak üzere İslam basın hayatının sürekli ve önemli bir yayın organı olmuştur. Haftalık, aylık ve günlük olarak toplam 512 sayı çıkan derginin dönemleri, çıkış tarihleri, sayıları, başlıca yazı serilerinin ilk çıkışları ve diğer özellikleri şöyledir:


 I. Dönem : 17 Eylül 1943 – 5 Mayıs 1944, haftalık, 30 sayı. “İdeolocya Örgüsü”, “Tanrıkulu’ndan Dinlediklerim” ve “Siyah Pelerinli Adam” bu dönemin başlıca yazı serileridir. Ayrıca derginin ilk dört sayısında altmış İslamcı fikir adamı ve yazarlarına sorulan ilgi çekici ve zengin içerikli dokuz soruluk bir anket ve cevaplarıyla bunların değerlendirilmesi de yer almış, Necip Fazıl “Nefs Muhasebesi” adını verdiği bu anketi derginin ikinci döneminde daha başka çeşitli sorularla birlikte ekseriyeti fikir adamı olan yetmiş beş kişi üzerinde tekrarlamıştır. İdeolacya Örgüsünden bir kesiti aktaralım:


•BÜYÜK DOĞU, bir mefkurenin ismi...

•BÜYÜK DOĞU, doğuş hadisesinin ismiyle beraber şarkda işaret... 

Şu kadar ki, BÜYÜK DOĞU’nun işaret ettiği Şark, Türk vatanının sınırları dışında her hangi bir coğrafya planını kucaklamıyor.

•BÜYÜK DOĞU, kendisini mekân çerçevesinde değil, zaman çerçevesinde gerçekleştirecek bir dava...

•Biz, BÜYÜK DOĞU’yu, Türk vatanından başlayarak güneşin doğduğu istikameti yalayan bir madde zemininde aramıyoruz.

•Biz, BÜYÜK DOĞU’yu, yalnız Türk vatanının bugünkü ve yarınki sınırları ile çevrili bir ruh zemininde arıyoruz.

•Biz, bütün millet kadromuzla beraber, Türk vatanının sınırları içinde, bir şey olmaya, bir oluşa varmaya, bir varışı oldurmaya muhtacız; işte bu oluşun ismi, bizce,

BÜYÜK DOĞU...

Eğer birgün Türk vatanının sınırları içinde, sadık rüyalarımızın müjdesini eşya ve hadiselere sinmiş görürsek karşımızda billurlaşacak manzaranın topyekûn ifadesi şu olacaktı:

BÜYÜK DOĞU...

•Öyleyse BÜYÜK DOĞU, çizmeli ayaklarla dışımızdaki iklimlere doğru bir yolculuk olmak yerine, rüzgârdan hafif topuklarla içimizdeki iklimlere doğru bir sefer… 

Bu noktada Büyük Doğu’nun aynı zamanda bir düşünce hareket sisteminin temelini de teşkil ettiğini fark

edebiliyoruz. 'Tanrıkulu’ndan Dinlediklerim ’yazı serisinin başında ise kendisiyle alakalı büyük ve sancılı değişimi şu ifadelerle aktarır:


Dinmek bilmez bir ağrı çeken diş... Ne kibrit çöpünden imdat ne berber kerpeteni ne karanfil yağı ne de eczacı güllacından...İşte böyle bir zamanlar beynim mutlak hakikat acılarıma yataklık etti. Ağrıyan akıl dişimdi. Masallardaki benzetişle, denizler mürekkep, ağaçlar

kalem olsa bu acıları sayıp dökmeye yetmez. Hayatımda öyle bir gün doğdu ki, kundaktan patiğe, emzikten kısa pantolona, oyuncaktan boyunbağına, karalama defterinden polis hafiyesi romanına, beştaştan iskambil kâğıdına ve ayva tüyünden kır saça kadar, anne, baba, dadı, mektep, arkadaş, kitap, hoca, tabiat, şehir, cemiyet, kimden ne aldımsa hepsini geriye verdim. Ruhuma istifledikleri hazırlop dünya bir sarsılışta yıkıldı gitti. Bilmem ki hiçbir fani, dünyaya gelmiş olmak adına bu kadar ağır bir borç senedi imzalamış mıdır? Bir ,cevherini bulmak için merkezine doğru, tabaka tabaka soyup hiçbir şey bulamamak, üstelik tohumun ezbere inanılmış hakikatini de kaybetmek gibi her şeyin içyüzünü ararken her şeyi elden çıkarmayayım mı?


 II. Dönem: 2 Kasım 1945 – 2 Mayıs 1948, haftalık, 87

sayı. “Halkadan Pırıltılar”, “Efendimiz, Kurtarıcımız, Müjdecimizden”, “Vecdimin Penceresinden”, “Dininizi Öğreniniz”, “Çöle İnen Nur”, “İmam Rabbânî’den Mektuplar”, “Bir Pırıltı Binbir Işık” adlı seri yazılar yanında sanat, fikir, felsefe, politika, edebiyat, şiir ve hikâyeye de büyük ölçüde yer veren dergi bu dönemde zengin bir muhteva arz eder. Bu iki dönemde Büyük Doğu’da sürekli imzaları görülen isimlerden bazıları şunlardır:

Şiirleriyle Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ziya Osman Saba, Sabahattin Kudret Aksal, Fazıl Hüsnü Dağlarca; hikâyeleriyle Sait Faik, Mahmut Yesari, Zahir Güvemli, Oktay Akbal; romanıyla Samiha Ayverdi; çeşitli makaleleriyle Hüseyin Cahit Yalçın, Burhan Toprak, Salih Murat Uzdilek, Fikret Adil, Reşat Ekrem Koçu, Nurullah Berk, Ahmet Adnan Saygun, Hilmi Ziya Ülken, Kâzım Nami Duru, Mustafa Şekip Tunç, Salih Zeki Aktay, Nizamettin Nazif ve Şükrü Baban.


 III. Dönem: 11 Mart 1949 – 26 Ağustos 1949, haftalık, 25 sayı. Bu dönemde yarım gazete büyüklüğünde dörtlü sayfalardan ibaret olan dergide yazıların hemen hepsi günlük gazete içinde düşünülebilecek bir karakterdedir. Sanat ve edebiyatla ilgili yazıların yayımlanmadığı bu dönemin seri yazısı ise “Mümin-Kâfir”dir.Seriden bir

pasaj;

-Kafir: Bana her şeyden evvel Allah’ı isbat etmeye çalışırmısınız?

-Mümin: Size Allah’ı değil, “sizi” isbat etmeye çalışmak daha yerinde bir cehd olurdu. Sizi, yani ruhunuzdaki idrak mekanizmasının sefaletini isbat....

-Kafir: İşe hakaretle mi başlayacağız?

-Mümin: Asla. Bazı dik kelimelerime karşı sabretmeye alışacaksınız. Nitekim benim sabrım sizinkinden büyük. Bir müminin küfür karşısında sabrı ne demek? Eğer gayemiz hakikate ulaşmaksa, en sert ve haşin tahlil raporlarına göğüs germek lazım...

Fikir ve hakikat, hatır ve gönül dinler mi?


Dilinin sivriliği ve açık yürekliliği ile hakikat zemininde tavize yer olmadığının açık beyanıdır kanaatimizce.


 IV. Dönem: 14 Ekim 1949 – 29 Haziran 1951, haftalık, 62 sayı. “Esseyyid Abdülhalim’in Tasavvufu’ndan” ve “Risâle-i Nur’dan” seri yazılarının yayımlandığı bu dönemde dergi daha çok dinî ve siyasî bir görünüştedir. Edebiyat ve sanat ise daha çok amatör seviyede kalmıştır. Bu dönemin 2. Sayısındaki kapağında “Genç Adam! Mukaddes davayı elden ele teslim et! “ şeklindeki güdüleyici motto cümlesi zamanın baskın ekserisini göz önünde bulundurduğumuzda ne kadar mühim bir hareket ihtiva ettiğini anlayabiliriz.


V. Dönem: 16 Kasım 1951 – 12 Aralık 1951, günlük ve 27 sayı şeklindedir.

VI. Dönem: 16 Mayıs 1952 – 19 Eylül 1952, günlük ve 122 sayıdır.


VII. Dönem: 7 Mayıs 1954 – 9 Temmuz 1954, haftalık, 10 sayı. Dinî ve siyasî yazıların dışında bu dönemde derginin edebî muhtevasını Asaf Hâlet Çelebi’nin ve

Nahit Sırrı Örik’in yazıları oluşturmuştur. Necip Fazıl’ın “Poetika”sının esasını teşkil eden parçalarla “Altın Halka” yazı serisi de yine bu dönemde neşredilmiştir.


VIII. Dönem: 30 Mart 1956-2 Mayıs 1956, günlük, 35 sayıdır.

IX. Dönem: 6 Mart 1959 – 10 Ekim 1959, haftalık, 33 sayı. Edebiyat ve sanat konularının

da yer aldığı bu dönemde “Ruh ile Nefs”, “O ki O Yüzden Varız” seri yazıları yayımlanmıştır.


X. Dönem: 30 Eylül 1964 – 25 Kasım 1964, haftalık, 9 sayı. Necip Fazıl’ın Hz. Peygamber’in hayatını anlattığı şiirsel düzlemindeki “Esselâm”ı ve “Gençlere Vaaz”ı bu dönemde çıkmıştır.


XI. Dönem: 22 Eylül 1965 – 12 Ocak 1966, haftalık, 17 sayıdır.

XII. Dönem: 19 Temmuz 1967 – 10 Ocak 1968, haftalık, 26 sayıdır.

XIII. Dönem: Mayıs 1969 – Aralık 1969, aylık, 7 sayıdır.

XIV. Dönem: 6 Ocak 1971 – 28 Nisan 1971, haftalık, 17 sayıdır.

XV. Dönem: 8 Mayıs 1978 – 5 Haziran 1978, haftalık, 5 sayıdır.


Adını, çıkışından altı yıl önce Necip Fazıl’ın yazdığı ve “Türk Millî Marşı” olarak adlandırdığı şiirden alan Büyük Doğu’nun I.Dönemi’nin tüm sayılarında olacak şekilde ilk sayısından itibaren başlık altına “Fikir-Sanat- Hareket-İş” ibaresi konmuştur. Daha çok siyasî karakteri olan bu dönemin kapaklarında, o yıllardaki benzeri dergilerde olduğu gibi savaş ,yıkım fotoğraflarıyla karikatürleri ve çarpıcı alt yazılar yer almıştır. Necip Fazıl’ın dünya görüşünü ve cemiyet nizamına ait düşüncelerini aksettiren “İdeolocya Örgüsü” yazıları da bu dönemde başlamıştır. “İdeolocya Örgüsü ”nün ilk yazısındaki, “Büyük Doğu Türk vatanının sınırları dışında herhangi bir coğrafya planını kucaklamıyor” ifadesi, derginin aynı zamanda millî karakterini belirtir. Nitekim ikinci dönemden itibaren kapaktaki dergi adının (ğ) harfi

üzerindeki işaretin yıldız ve hilâl şeklinde olması da aynı sebepten kaynaklanmıştır.


 İlk iki dönemden sonra giderek dinî makale ve tefrikalara geniş şekilde yer veren Büyük Doğu’da, Ağaç mecmuasında olduğu gibi, Necip Fazıl yazar kadrosunun siyasî yelpazesini zaman zaman oldukça geniş ve müsamahalı tutma yoluna gitmiştir.


 Dergideki birçok yazı çeşitli takma adlarla kendisi tarafından kaleme alınmış, bazı yazıları da değişik dönemlerde mükerrer olarak yayımlamıştır. Kendi imzası dışında Ne-Fe-Ka, Büyük Doğu, Be-De, Ahmet Abdülbaki, Adıdeğmez, Hikmet Sahibinin Abdinin Kölesi, Hi-Ab-Kö, Ozan, Bankacı, Prof. Ş. Ü., Neslihan Kısakürek takma adlarını kullanmıştır.


 Büyük Doğu, geniş yazar kadrosu çerçevesinde şiirle birlikte hikâye, eleştiri, deneme ve günlük türlerinde yazılarında yayımlandığı önemli bir yayın organıdır. Bu sanat ve edebiyat türlerindeki yazılar yanında dergide siyaset, din, yakın devir tarihi, teknik, hukuk, tıp, masonluk, II. Abdülhamid ve Tanzimat’ın mahiyeti gibi konularda da dikkat çekici, uyarıcı ve ilmî yazılara yer verilmiştir.


Polemikleri, sansasyonel kapanış ve çıkışlarıyla da dikkati çeken Büyük Doğu, Türkiye’de İslâmî harekete yol açan belli başlı yayın organlarından biri olmakla beraber, dinî yayınların hemen hiç bulunmadığı bilhassa 1950 öncesinde gençlerin dinî kültüre yönelmesinde oldukça önemli bir rol üstlenmiştir. 


Dönemsel yayın kesintisi ve tamamen kapatılma noktasına gelecek olursak; Bakanlar Kurulu veya mahkeme kararıyla sık sık kapatılan, polis vasıtasıyla toplatılan, takibe uğrayan veya çeşitli sebeplerle sahibi tarafından yayımına ara verilen Büyük Doğu, “Kaldırımlar Şairi”nden sonra Necip Fazıl’ı tanıtan ikinci bir unvan olmuştur. Dergi’nin adı altında ve sloganları etrafında bir de siyasî cemiyet (o yıllarda partileşme kavramıyla eş anlamda) kuran Necip Fazıl, bu vesile ile memleketin hemen bütün şehirlerini dolaşıp büyük ilgi görmüş ve coşkun bir dinleyici kitlesini arkasında sürükleyen konferanslar vermiştir. Büyük Doğu’daki birçok yazısı yüzünden Necip Fazıl değişik iktidarlar devrinde adlî takibata uğrayarak hakkında defalarca beraat, tevkif ve hapse mahkûmiyetle sonuçlanan kararlar verilmiştir.


Seher Maraş


 
Bu yazı toplam 71 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Genç Diriliş Dergisi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.