İSLAM'DA KARDEŞLİK VE ÜMMET BİLİNCİ

27.02.2025 20:35:01
İSLAM'DA KARDEŞLİK VE ÜMMET BİLİNCİ
Osman Eroğlu
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm, Efendimiz’in (s.a.v.), O’nun ehl-i beytinin, seçkin sahabelerinin, İslam davasını günümüze taşıyanların ve bu davayı geleceğe taşıyacakların üzerine olsun.
 
Rabbimiz, Zâriyât Suresi’nin 56. ayetinde şöyle buyurmaktadır:
 
"Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."
 
Kulluk; Allah’a kayıtsız şartsız itaati, içten bağlılığı, emir ve nehiylerine ihtimam göstermeyi gerektirir. Ayet-i kerimede geçen "ubûdiyet" lafzı ise kulun bu dünyadaki fiillerine delalet eder. İbadet, sadece namaz, oruç ve zekâttan ibaret değildir. İbadet, Allah’ın Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetinden son ayetine kadar emrettikleridir. Aynı şekilde, Efendimiz’in (s.a.v.) fem-i muhsininden çıkan ve kendisine bağlılığı gerektiren her türlü davranışı ve tutumu da içinde barındırır. Dolayısıyla Allah-insan ilişkisi neticesinde ortaya çıkan ve Rabbimizin rızası doğrultusunda yapılan işlerin, davranışların tamamı ibadettir.
 
Nitekim bu ibadetlerden biri de Hucurât Suresi’nde Rabbimizin ifade ettiği üzere:
 
"Müminler ancak kardeştir."
 
İnsanoğlu, yaratılışı itibarıyla aciz bir varlıktır. İnsanın mahlûkat içerisinde anlam bulabilmesi için ilişki kurabilmesi gerekir. Bu ilişkiden kasıt, insanların birbirleriyle olan münasebetleri ve yaşam içerisinde üstlenmiş oldukları rollerdir. Haliyle insan, toplum içerisinde var olabildiği müddetçe kendisine yüklenen misyonu, yani insan olabilme niteliğini elde etmiş olur. Bu nitelik, imanla nurlanınca birtakım mesuliyetleri de doğurmaktadır. Söz konusu kardeşlik meselesi de bu mesuliyetlerden biridir. Sahiplenmeyi, sadık kalmayı gerektirir. Kardeşliğin ilahi bir düstur olarak cereyan etmesi biz müminler için ümmet anlayışını önemli kılar. Çünkü bizler için kardeşlik, Efendimiz’in (s.a.v.) ifadesiyle bir bedenin uzuvları olabilmek; sıhhatliyken hep birlikte sıhhatli olmak, elem ve acı hâlindeyken de hastalığı hissetmektir.
 
Kardeşlik bağını diri tutmanın çeşitli koşulları vardır. Bu koşulların belki de en önemlisi emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münkerdir. Nitekim bu esas, Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz’in 23 yıl süren risaletinin özüdür. Toplumun ifsadının önüne geçen, erdemli bir toplumun temelini oluşturan bu sistem, ümmetin temel taşıdır. Medine’yi Yesrib olmaktan kurtaran da yine Mus’ab b. Umeyr’in uygulamış olduğu bu nebevî sistemdir.
 
Her bir fert, içinde bulunduğu toplumun yansımasıdır. Çevresi sebebiyle hayra veya şerre yönelir. İnsanın şahsi olarak hata ve kusurdan âri olması pek mümkün değildir. Fakat toplum içerisinde İslam’ın belirlediği ahlak olgularıyla hareket etmek, bireyleri muhafaza etmenin etkin yollarından biridir. Münkere karşı direniş, marufun dirilişini beraberinde getirir.
 
Kardeşliğin pekişmesi açısından, henüz ağızdan çıkan ilk ifadeden itibaren hayra işaret etmesi sebebiyle selam da büyük öneme sahiptir. Efendimiz’in de muhtelif hadislerde önemine binaen emrettiği selam, müminler arasındaki kardeşlik bağını yansıtır. Dolayısıyla müminin ağzından düşmemesi gereken sünnetlerden biri de selamdır. Nitekim önemini anlamanın bir diğer yolu da selam verilenin, verilen selama icabet etmesinin farz olmasıdır. Bu da müminler arasındaki iletişimin ne denli hassas ve önemli bir mesele olduğunun göstergesidir.
 
Selamın öneminden bahsettikten sonra, içinde bulunduğumuz toplumda iyiliği emredip kötülükten nehyetmenin nebevî bir duruş olduğunu zikrettik. Bundan sonra, müminin ümmeti görebilmesine vesile olacak mekânları da ele almak elzemdir. Çünkü İslam kardeşliği üzerine yapılacak bir tahlil veya çalışma yapabilmek için ülke sınırlarından çıkıp ümmet sınırlarına ulaşmak şarttır. Yani Filistin’i, Suriye’yi, Doğu Türkistan’ı ve kardeşlerimizin bulunduğu başka coğrafyaları görebilmemiz gerekir. Haliyle dile gelecek temel mekân camiler olacaktır. Camiler, müminlerin omuz omuza saf tuttuğu, İslam kardeşliğinin en bariz şekilde görüldüğü mekânlar, ümmetin nabzının attığı yerlerdir. Bunun yanında misyonu, ilahi rıza üzerine kurulu yapılanmalar da İslam kardeşliğinin tesisi için önemlidir. Esasında samimi bir niyete ihtiyaç duyan umre ibadeti de İslam kardeşliğinin görülebileceği, çok farklı milletlerden müminlerle bir araya gelinebilecek bir toplanma merkezidir.
 
İslam’ın emretmiş olduğu kardeşlik bağını ihmal ettiğimiz takdirde, istenmeyen neticelerle karşılaşmak pek tabiidir. Nitekim İslam coğrafyasında yaşanan zulümlerin temel sebeplerinden biri de ümmet olma ve kardeşlik bağına sahip çıkma yerine ben merkezli bir düşüncenin hâkim olmasıdır. Bu ben, kimi zaman ulusçu bir yapıya bürünmekte, kimi zaman da insanın fıtratına ters düşen yalnızlığa sürüklemektedir.
 
İslam, bir beden olarak bütün müminleri içinde barındıran, ırk ve dil ayrımı yapmayan yegâne mercidir. Ümmet kavramının yerini başka hiçbir kavram veya sıfat alamaz. Bizi biz yapan, bizi tek çatı altında birleştiren İslam’dır. Suriye zaferine sevinmemize vesile olan, İslam’ın emrettiği kardeşlik bağıdır. Filistin direnişine olan desteğimiz, İslam’ın yegâne davasının sirayetidir.
 
Sonuç itibarıyla, kardeşlik bağının kuvvetli olması ve ümmet anlayışının bütün müminlerin zihninde hâkim olması, bizi bir arada tutacaktır. Aynı şekilde, yaşanılan zulümlere karşı dirençli olmamızı sağlayıp ortak bir hareketliliğe ve direnişe vesile olacaktır.
 
Rabbimiz bizleri, ümmetin dertleriyle dertlenen, kardeşlik hukukuna ve bağına sahip çıkanlardan eylesin.
 
Vesselâm…
 
 
 


Bu haber toplam 460 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Genç Diriliş Dergisi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.