.jpeg)
Selamün Aleyküm Arkadaşlar
Site yönetimi editörlük ile ilgili yazı yazmamı talep ettiğinde ilk aklıma gelen bir kazanda iki aslan başı olmaz atasözümüz oldu.
Tam “Olmaz öyle şey, yazmıyorum kardeşim, alnıma bak ne yazıyor, ata düşmanı mı kılacaksınız beni?” diyecektim. Site editörü bin dereyi, bin tepeyi, binlerce adımla aşarak geçmişten örnekler önüme koymaz mı?
Eski zamanlarda aynı üst başlıkla yazılanları, çizilenleri, çöpe atılanları bir bir gösterdi, hiç üşenmeden, hiç yüksünmeden.
Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle deyip, hassas damarımdan, zayıf noktamdan yakalayıp bilgisayar başına oturttu beni.
Geldiğim yeni mahallenin duvarlarına, bahçesine bi göz atayım derken Editör’ ün yazısına gözüm takıldı. Adam yazısının manşetindeki “patronu” görmüş ama yazının ecnebice olmasını nedense göz ardı etmiş. Gözlüğü olmazsa bir şey diyeceğim ama. Türkçemiz dururken niye ısrarla İngilizce. Hadi Türkçe olmadı Arapça da şık olmaz mıydı? Olmadı Osmanlıca, o da olmazsa bari medeniyetimizin edebiyat dili Farsça olsaydı.
Şu ecnebiceye olan tutkuyu anlamakta güçlük çekiyorum. Konuşmaların arasına ecnebi cümle yerleştirme kompleksi, sonra yabancı yazarlardan spotlarla konuşmalarını süsleme... Günlük uygulamalarda ecnebiyi örnek verme takıntısı. Kompleks mi desek? Aşağılık psikolojisi mi desek? Stockholm Sendromu desek çok mu ağır olur?
İlk yazıda Editör’ü eleştirmenin dayanılmaz hafifliğinin farkındayım. Bismillah’la Elhamdülillah’ı aynı cümlede kurmak gibi. Sonra ilk ve son sözü aynı cümlede telaffuz etmek gibi oluyor. Olsun.
Genç Diriliş Dergisi yeni ekiple birlikte kalitenin çıtasını biraz daha arttırmış. Yazar kadrosunu güçlendirmesi, yayınladığı haberlerinin belli bir seviyesinin olmasına dikkat etmesi ilgimi çekti. Benim gibi elle yazı yazma geleneğinden gelen birinin bilgisayarın başına oturtulması, yazıları el yazısı ile yazıp editöre elden vermek yerine ecnebi bir kısım makineyle vermemi talep etmelerine zamane gençleri deyip geçmek isterdim ama olmuyor işte.
Bir kahve bile ikram etmeden, sonra biribirini görmeden, sohbet etmeden nasıl aynı “yer”de yazı yazacağız bilemiyorum. Gözü kapalı bir şekilde bastonsuz dolaşmak gibi. Merdiven çıkmak gibi.
“Evet” deyip başladık bir kere. Allah kerim deyip yola koyulmak lazım. Tarık bin Ziyad gibi bağırasım geliyor. “Önümde düşman arkamda deniz tercih senin” diyesim geliyor ama bu da çok fazla abartılı olur deyip vaz geçiyorum.
Allah mahcup etmesin.