Stockholm Sendromu Üzerine / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

Stockholm Sendromu Üzerine
Kavramların günlük hayattaki kullanımları, hem zihin dünyamızın sağlıklı gelişim durumunu hem de elde edeceğimiz sonucun tutarlılığını belirlemede önem arz den bir durumdur.
Şaban Teoman Durali‘ye “Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?“ diye sorulduğunda verdiği cevap; “Sözlük karıştırırım“ olmuştur. Bir kavramı sahip olduğu anlama göre kullanmak yerine, haklılığımızı ispatlamanın bir aracı olarak kullanmanın bizi daha kötü durumlara düşürebildiğini belirtmek isterim.
Siyasi kulvarda bunun birçok örneğini görmek mümkündür.
Stockholm Sendromu, bu yönüyle üzerinde durulması gereken önemli bir kavramdır.
Kavram, “cellâdına âşık olmak” olarak tanımlanır. Selçuk Budak’ın Psikoloji Sözlüğü’nde şöyle geçer :“ Bazen tutsakla tutsak eden, özellikle de teröristle rehin alınan kişi arasında gelişen duygusal bağ. Terim, İsveç’in Stockholm kentinde bir banka soygunu sırasında beş gün süreyle rehin alınan ve soygunculardan birisine duygusal olarak bağlanan, daha sonra da nişanlısını terk edip, tutukluluk süresi boyunca bağlandığı soyguncuyu bekleyen bir kadının öyküsünden kaynaklanmaktadır’’.
Profesör Nevzat Tarhan ise konuyla ilgili şunları söylemektedir:” Savaşta, savaş esirleri ya da aile içi şiddete maruz kalan kişilerde karşı tarafa patolojik bağlanması söz konusu olur. Saldırganıyla özdeşim kurar bu kişiler. Böyle durumda rehin alan kişiye mağdur taraf çeşitli duygular besleyip, onunla özdeşim kurar ve bu kişide bir kişilik değişimi yaşanır.’’
Sendrom, sadece aşk ilişkisiyle sınırlı olmadığı gibi, sadece fiilen rehin alma durumlarına has da değildir. Kısaca, baskı gören kişinin baskı uygulayana sempati geliştirmesi olarak da değerlendirilebilir.
Bu sendromun gelişmesinde hayatta kalma içgüdüsünün belirleyici olduğu söylenebilir. Dış dünyadan tamamen soyutlanan kurban, ihtiyaçları için kendisine baskı yapan kişiye bağımlı olduğunu hisseder. Baskıcının yaptığı küçük iyilikler kurbanın gözünde büyür, zamanla kurban kendisini baskıcının yerine koyup olayları onun gözünden görmeye, yaptıklarına hak vermeye başlar.
Kurban tarafından baskıcının şiddet eğiliminin tamamen göz ardı edilmesi sonucunda içinde bulunulan tehlike de reddedilir. Kurban, tek olumlu ilişkisinin baskıcı ile arasında olan olduğunu düşündüğü için bu ilişkiyi de kaybetmek istemez ve dolayısıyla kurbanın baskıcıdan ayrılması gitgide zorlaşır.
Stockholm Sendromunun direk olmasa bile dolaylı olarak toplumsal, siyasal, kültürel bir karşılığının da olabileceğini düşünüyorum.
Bir toplum veya birey, kendisine her türlü zulmü reva gören, yeri geldiğinde kezzap suyu ile dize getirmekten çekinmeyen, tüm kutsallarına hakaret eden, şiddetin her türlüsünü uygulamakta sınır tanımayan, onları cahil gören bir yapıya meylediyor, onlara özeniyor, onlarla duygusal bir ünsiyet bağı kuruyor; insanların fıtratını bozmayı amaç edinen bir organizeyi-örgütü sahipleniyor, onları hamisi olarak kabul ediyorsa bu toplumda Stockholm Sendromunun belirtilerinin olduğu söylenebilir.
Yine bir toplum, soykırıma tabi tutuluyor, çoluk-çocuk, yaşlı-kadın demeden katlediliyor, sürgün ediliyor, toprakları elinden alınıyor, kültürel asimilasyona tabi tutuluyor, bir nesil kıyımdan geçiriliyor ve tüm bu zulümlere tabi tutulanlar, kendilerine zulmeden bu kesime-anlayışa duygusal olarak bağlanıyor, onların bir dediklerini iki etmiyor, hayatlarını, katillerinin ideallerini gerçekleştirmeye adıyor ise burada da Stockholm Sendromunun belirtilerinden bahsetmek mümkündür.
Stockholm Sendromu, gerek bireysel gerekse toplumsal açıdan hastalıklı ruh ve düşünce halinin bir tezahürüdür. Başta da ifade ettiğimiz üzere daha çok özgürlük ortamından yoksun şartlarda gelişme zemini bulan bir problemdir-hastalıktır.
Ülkeleri yönetenlerin, hem toplumsal fıtratın hem de bireylerin fıtri özelliklerinin yabancılaşmaya-yozlaşmaya uğramamasında güçlü bir özgürlük zemini yaratmalarının önemli bir etkisi olacaktır.
Marjinal hareketlerin oluşumunda-güçlenmesinde baskı ortamlarının, özgürlük alanlarının daraltılmasının veya belli bir düşünme-yaşam tarzının dayatılmasının etkisi açıktır.
Ülkelerin her alanda üretimde bulunmalarının, kalkınmalarının da anahtar kavramlarından biri hak ve özgürlük değil midir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
- MEDENİYETİMİZİN İHYASI İÇİN: EĞİTİMLE DİRİLİŞ5 Mayıs 2025 Pazartesi 19:10
- SELAHADDİN OLMA KENDİN OL14 Ekim 2024 Pazartesi 22:25
- SOYLU ÇINARLARIN GÖLGESİNDE SERİNLEMEK 13 Haziran 2024 Perşembe 08:46
- 2 Mart 2024 Cumartesi 21:41
- HIRS VE ÇEKEMEMEZLİK 'ADAMI İSTİKAMETTEN EDER'10 Şubat 2024 Cumartesi 19:07
- MUZAFFER ŞERİF’LE BİZDEN KOPARILAN HALKANIN PEŞİNDE7 Kasım 2023 Salı 23:52
- MODERN ZAMANLARDA İRADEYİ TERBİYE ETMEK29 Eylül 2023 Cuma 14:34
- İSTİKAMET NEREYE ?6 Eylül 2023 Çarşamba 20:04
- DİRİLTECEK BİR ETKİNLİK: TEKNOFEST4 Eylül 2023 Pazartesi 10:22
- İbrahim (as) kıssası ve Hayy Örneğinde Eğitim Ortamı ile İlgili Dersler15 Eylül 2020 Salı 09:54
- Medeniyet ve Ahlakın İnşasında Bilginin Rolü19 Ağustos 2020 Çarşamba 19:28
- Edeb Üzerine11 Ağustos 2020 Salı 22:29
- ADI VE SANI İLE HACI BERBER9 Ağustos 2020 Pazar 22:13
- Eğitim Üzerine Değerlendirmeler26 Temmuz 2020 Pazar 12:53
- NASIL BİR ÇIKIŞ YOLU? / Bilal AKGÜL20 Haziran 2020 Cumartesi 23:52
- Diriliş Akademi ve Hali Pür Melalimiz2 Mayıs 2020 Cumartesi 13:54
- Hakikatin Peşinde Bir Ömür: Ayşe Şasa3 Nisan 2020 Cuma 22:35
- Çıkış Yolu Üzerine Birkaç Not4 Şubat 2020 Salı 22:46
- Farukî ve Üniversite Eğitim Müfredatı Üzerine Birkaç Not2 Ocak 2020 Perşembe 22:42
- Kitap Medeniyetinin Eğitimi Kitaba Dayalıdır17 Kasım 2019 Pazar 09:05
- Ebu Bekir er-Razi’ye Göre Ruh Sağlığını Etkileyen Faktörler9 Ekim 2019 Çarşamba 22:34
- Stockholm Sendromu Üzerine 27 Mayıs 2019 Pazartesi 17:32
- Yakın Tarih Üzerinden Gelecek Okumaları 19 Mayıs 2019 Pazar 12:58
- Arkadaşlıktaki Saadet Üzerine15 Mayıs 2019 Çarşamba 08:20
- Bütünden Koparılan Gerçek ya da Derede Boğulmak28 Mart 2019 Perşembe 07:58
- Kazanan Ümmet Oldu29 Haziran 2018 Cuma 21:47
- EDİTÖREDİTÖR'DEN
- Zehra AkgülSEHİT İMAM HASAN EL-BENNA
- Sümeyye Sultan YıldırımDİRİLİŞ GENÇLİĞİNİN SESİ: GENC DİRİLİŞ DERGİSİ
- Zeynep KarakurtMÜSLÜMANLARIN DNA'SI: DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ
- Furkan KayanGazali'nin Ahlâk ve Eğitim Anlayışı
- Genç DirilişYANLIŞ
- Firdevs Berfin AkgülEDEBİYAT ALANINDA BİR BULUŞMA YERİ: MAVERA DERGİSİ
- Salih ESKİTAŞBİR HARFİN GÖLGESİNDE
- Betül ÜlküANTİBİYOTİKLER
- Ayşe Zehra HanDEVRİMCİ BİR MEKTEP: NECİP FAZIL KISAKÜREK
- Melek BellibaşADAB-I MUAŞERET
- Harun KaraaslanoğluDOĞRU HAREKETLİLİĞİ SAĞLAMAK: HAREKET DERGİSİ
- Sarenur Çelik BATAKLIĞA BATIRAN MECRALAR
- Evin KayaKALEMİ KAMBURLAŞAN ŞAİR: AHMET SEZAİ KARAKOÇ
- Akif Akman “HİÇ ŞÜPHESİZ BATIL SÜREKLİ YOK OLUCUDUR”
- Isa Karaaslanoglu4 MADDEDE PSİKOLOJİ=İSLAM
- Bilal KarakurtBİZE HEYECANLI ADAM LAZIM
- Rabia Tuana BakırcıOKUYUP VARIYORUM
- Bilal AKGÜLMEDENİYETİMİZİN İHYASI İÇİN: EĞİTİMLE DİRİLİŞ
- Tuana GümüşMÜSLÜMANCA (KÖKLÜ) DEĞİŞİKLİK
- Nazlı ŞahinMERAKLISINA
- Tuana Gümüş KAYBOLMUŞ GENÇLERE
- ANCUZÎSOFİ AHMET'İN KULAKLARI ÇINLASIN
- GERÇEK EDİTÖRİMTİHAN MI DEDİNİZ?!
- BAŞYAZIHey Senin Mektebin Hangisi? Üstadın Kim?
- Ömer Faruk KaplanToplumun Dinamikleri
- Muhammed PolatBEYTÜL MAKDİS ÜZERİNE BİR TAKIM YAZILAR
- MOLLA NÛRANİBİR İSLAMCI'NIN GAZETELERLE İMTİHANI
İMSAK | GÜNEŞ | ÖĞLE | İKİNDİ | AKŞAM | YATSI |
04:22 | 05:44 | 11:45 | 14:58 | 17:34 | 18:49 |